Küresel iklim değişikliği ile mücadelede su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sanayi sektöründe köklü bir dönüşümü zorunlu kılıyor. Avrupa Birliği’nin sınırda karbon düzenlemesi (CBAM) ve Türkiye'nin Paris Anlaşması'na taraf olması, sanayide su tüketimi ve karbon emisyonlarının azaltılmasına yönelik yeni stratejilerin uygulanmasını gerektiriyor. Bu kapsamda, Türkiye’deki her sektör ve tesis, sürdürülebilir su yönetimine geçiş yapmak durumunda.

İklim değişikliğinin etkileri genellikle su yoluyla hissedilir: Daha yoğun ve sık kuraklıklar, daha aşırı sel baskınları, daha düzensiz mevsimsel yağışlar ve hızlanan buzulların erimesi – bu durumlar ekonomiler, ekosistemler ve günlük yaşamımızın her alanında zincirleme etkilere neden olur. Ancak uzun süredir, su iklim görüşmelerinde bir "kör nokta" olmuştur ve sürdürülebilir kalkınma ve afet risklerini azaltma çabalarında gereken önceliği almamıştır. Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve diğer Su ve İklim Liderleri'ne göre, artık “suya uyanma” zamanı geldi.

First of all, we would like to state that we will always be proud to have had the opportunity to actualize this project carried out by Çanakkale Municipality, which has been visited by environmental professionals from all over Türkiye.

TÜİK'in 2022 verilerine göre; Belediyeler tarafından içme ve kullanma suyu şebekesine çekilen kişi başı günlük ortalama su miktarının 229 litre olarak hesaplanmasına karşın kanalizasyon şebekesi ile deşarj edilen kişi başı günlük ortalama atık su miktarı 197 litre olarak hesaplandı. Bu ne demek mi oluyor?

Yazımızda detaylarını görebileceğiniz raporda öne çıkan en önemli sonuçlardan biri Türkiye’de şirketler atık su deşarj yönetimini acil bir şekilde önceliklendirmeli.